NAMAZ VAKİTLERİ VE TEMKİN HAKKINDA SUÂL VE CEVAPLAR

Namaz vakitlerinin hesaplanması yani takvimler nasıl ortaya çıktı? Abbasî ve Emevî dönemlerinden itibaren Müslüman âlimler, bilimin imkânlarından fayda- lanarak rasathaneler kurdular. Buralarda pratik aletler icat ederek bunları, camilere kurulan muvakkithanelere 1 yerleştirdiler. Böylece yüzyıllardır namaz vakitleri, muvakkitler tarafından dosdoğru hesaplanmaya devam etmiştir. Muvakkitlerin olmadığı yerlerde bu işi kendilerine namaz vakitlerini hesaplama ilmi öğretilen müezzinler yapmışlardır. Rasathanelerde âlimler tarafından yapılan rasatlar (gözlemler) ile fıkıh âlimlerinin fetva- ları birleştirilerek o zamanki pratik hayatta kullanılan karşılığı ile ifade edilirdi. Bu karşılık genelde güneş saatine 2 göre verilirdi. Bunun yanında usturlap 3 , rubu’ tahtası 4 ve su saati cinsinden de kayıtlar tutulurdu. İbadetlerin vakitlerini muntazaman bir araya getiren takvimler, Müslümanların kıymeti- ni bilmeleri gereken çok büyük bir kolaylıktır. Şimdi kullandığımız takvimler, uzun bir tarihî tekâmülün neticesi olarak bu hâle ulaşmıştır. Bu yolculukta Osmanlı Devleti’nin bir kurumu olan Müneccimbaşılığın önemli bir yeri vardır. Müneccimbaşı; Osmanlı Devleti’nde astrono- mi müessesesinin başındaki kişi demektir. Müneccimbaşılar namaz vakitlerinin hesaplan- ması usulü hakkında eserler yazmış ve astronomik zâyiçeler düzenlemişlerdir. Zamanla tek bir zâyiçede topladıkları bilgilerin şimdiki pratik takvimlere dönüşmesinin ilk adımı, yıllık olarak Padişah için hususi olarak hazırlanıp takdim edilen zâyiçelerdir. Bu zâyiçeler, matbaanın icadından sonra basılıp neşredilmeye başlanmıştır. Son müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi’nin 1924’de vefatından sonra, yeni müneccim- başı tayin edilmedi ve müneccimbaşılık kaldırıldı, yerine başmuvakkitlik tesis edildi. İlk ola- rakta meşhur muvakkit Ahmet Ziya Bey baş muvakkit oldu. Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Efendi Hazretleri de son Müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi’den ilm-i heyet ve ilm-i mevakit tahsil etmiştir. Hüseyin Hilmi Efendi’nin hicrî 1342 miladi 1924 senesi için hazırladığı vakitler, Türkiye’de 1982 yılına kadar takvimlerde kullanılan vakitlerin aynısıdır. 1 İlm-i Nücum’a (astronomi) ait bilgilere vâkıf İlm-i Mîkât (namaz vakitleri) ile ezan vakitlerini müezzinlere bildiren, ir- tifa (yükseklik) alma fennini yapan, muvakkithane saatlerinin doğruluğunu kontrol eden, Cuma ve Bayram namazlarında müezzinlerle beraber mahfilde hazır bulunan kimseye, muvakkit denilir. Namaz vakitlerinin güneşe göre hassas bir şekilde tayin edildiği, ayrıca kıble yönü ile hicri ay başlangıçlarının tespit edildiği yerlere de muvakkithane denilir. Muvakkithaneler ilk Emeviler döneminde ortaya çıkmış daha sonra zamanla kurumsallaşmışlardır. 2 Güneş saati: Zamanı güneşin gökyüzündeki durumuna göre tesbit etmeye yarayan alettir. Güneş saatleri, dünyanın farklı coğrafyalarına yayılan Müslümanların ibadet vakitlerini kolayca tayin edecekleri pratik bir alet olarak kullanılmıştır. Mekanik saatlerin kullanılmasından önce taşınabilir güneş saatleri kullanılıyordu. Bu saatlerde zamanın tayinini hesapla- mak için bir çubuğun gölgesinden faydalanılıyordu. 3 Usturlâb: Bu âlet, esas itibarıyla gökyüzünün bir düzlem şeklinde panoramik olarak gösterilmesi esasına dayanır. Bir çeşit hareketli gök haritası diye tarif edilebilir. Usturlâbın üzerinde ibadet vakitlerini hesaplamada aracı olan güneşin ve önemli bazı yıldızların konumları ile kullanım için yapılan tanımlar yazılıdır. Usturlâb; lineer, düzlemsel =(doğrusal) ve küre- sel olmak üzere üç sınıfa ayrılır. Usturlâb ile yer tayini, yıldızların yüksekliği, günün saati, matematik hesaplamaları, enlem dairesinin hesabı gibi birçok hesaplama yapılabilir. 4 Rubu’ tahtası: Şekli bir dairenin dörtte biri kadar tahtadan yapıldığı için bu ismi almıştır. “Osmanlı bilgisayarı” denilen bu alet yardımı ile gök cisimleri gözlenerek yükseklik açıları tespit edilebilirdi. Namaz vakitlerinin hesabında yükseklik çok önem- lidir. Vakit hesaplamada Müslüman âlimler bu noktayı çözerek bize büyük kolaylık sağladılar. Rubu’ tahtası üzerinde altı daire yayı bulunur. Bu yaylardan her biri öğleden evvel ve öğleden sonra farklı saatleri gösterir. Bu yaylara saat-i zamaniye denir. Bu çizime göre gece ve gündüz on iki kısma ayrılmıştır. SUAL 1 7

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=